Babam Spora Takıntılı ve Beni Umursamıyor - İzlesenebi video

Yeni Gelen

Home Top Ad

13 Mayıs 2019 Pazartesi

Babam Spora Takıntılı ve Beni Umursamıyor

Merhaba, benim adım Michael Jordan. Hayır, o Michael Jordan değil, elbette. Michael benim ilk adım, Jordan da göbek adım ve evet, bana tüm zamanların en büyük basketbolcusunun adını vermişler. Bu fikir babamın aklında 18 yaşından beri varmış. Yani yıllar öncesinde, hatta daha evlenmemişken ve bir oğlu olacağını bile öğrenmeden çok önce varmış. Babam her zaman BÜYÜK bir spor tutkunuymuş.

Ama, hiç spor yapmamış. Demek istediğim, çocukken ön bahçede bir basketbol potası varmış ama, lisede ya da üniversite seviyesinde bile bunda pek ileri gidememiş. Fakat büyüdükçe büyük bir hayran olmuş. Sadece NBA’i takip etmiyormuş.




Basketbol onun en sevdiği spor ama, babam hokeyi, tenisi, beysbolu, Amerikan futbolunu, futbolu… eeh, hepsini hatırlayabildiğimden emin değilim ama, bu sporların hepsini seviyor! Babam evdeyse, gerçekten her dakika bir spor izleniyor. Yani, bir işi var falan ama… Aslında o sanat öğretmeni ve çok iyi bir ressam.



Bu da onun spora olan aşkını, onu tanıyan birçok insan için bir paradoks haline getiriyor. Hiç büyük bir spor şehrinde yaşamamış, o yüzden takip ettiği takımlar ülkenin dört bir yanında bulunuyor. Küçüklüğünde, Michael Jordan’ı ilk izlediğinden beri Chicago Bulls’u desteklemeye başlamış. Hokeyde ise LA Kings’ i seviyor… bu kadarını iyi biliyorum ama geri kalanını biraz karıştırıyorum.

Babam hep ilk çocuğunun erkek olmasını dilemiş. Sadece isim için de değil. Üniversiteden sonra babamın başka bir şehre taşınması gerekmiş. Bu yüzden bütün arkadaşlarını geride bırakmış. Ve arkadaşları, Bulls maçlarını falan tartışabileceği tek insanlarmış. Evet, tabi ki internette bir sürü spor tutkunu var ama, bir maçı internette tanıştığınız insanlarla seyredemezsiniz. Yani, neyse, babam kendini kelimenin tam anlamıyla, etrafında ilgi alanlarını paylaşabileceği hiç kimsenin olmadığı bir durumda bulmuş. Bu da onun için zormuş.




Yani, basketboldan, hokeyden ya da futboldan hoşlanan insanlar sıradan sohbetler edebilirler ama, babamın daha fazlasına ihtiyacı varmış. Bu insanlar, Süper kupayı seyredecek veya LeBron’un hangi takımda oynadığını bilecek insanlar olsalar da babamın gerçek bir ruh eşine ihtiyacı vardı. Daha sonra, spor HARİÇ geri kalan her konuda ruh eşi olduğu anlaşılan annemle tanışmış, evlenmişler ve babam zaten planladığı gibi, bir oğlu olacağını öğrenmiş. Planına sadık kalmaya kararlıymış.

Ben büyürken spora mümkün olduğu kadar çok maruz bırakıldım. Daha bir iki aylık olduğumda bile Bulls tulumum ve duvarda Wayne Gretzky posterim bile varmış. Babam yılda birkaç kez büyük maçları canlı seyretmek için seyahat eder ve ben üç yaşıma bastığımda beni de yanında götürmeye başladı. Yani, annem izin verse daha da erken yapacakmış da…neyse…




Tanıştıklarında annemin sporla bir sorunu yokmuş. Lakin yıllar geçtikçe bundan çok fazla sıkılmış. Şimdi, babam ne zaman bir maç açsa, annem odayı terk ediyor ve müzik açıyor. Bu biraz üzücü, çünkü birlikte daha az zaman geçirmeye başladılar.



Pekâlâ, tuhaf anlar ben etrafımda olan biteni anlayacak kadar büyüdüğümde ortaya çıkmaya başladı. Onun takıntılı olduğu spor dallarının hepsine tamamen ilgisiz olduğumun farkına varmam da çok uzun sürmedi. Yani spor yapmak her zaman eğlenceli de bir taraftar olmanın nesi bu kadar heyecan verici anlayamıyordum!

Ne var ki babam asla pes etmedi. Yıllar yıllar geçti ve o hala denemeye devam ediyor. Bazen, benim durup dururken onunla maç izlemeyi isteyeceğimi umut edip taktiklerini değiştiriyor ve baskıyı azaltıyor. Ama tabii bu bugüne kadar olmadı.


Onunla zaman geçirmeyi seviyorum ama, neden her şey sporla ilgili olmak zorunda? Mesela, 5 yıldır davul çalıyorum ve ne zaman görmek istediğim, bizden çok uzakta olmayan bir konser olsa babamla gitmeyi istiyorum. Ama çoğu zaman, babamın aynı gece oynanan ve kaçıramayacağı gerçekten önemli bir maç oluyor. Gidersek de…



Şey, bir keresinde sahiden çok iyi bir caz davulcusunun konserine gittik. Gösteri muhteşemdi ama, babam çok sıkıldı ve sürekli internetten maç skorlarını kontrol etti. Bu… çok üzücüydü. Bir seferinde benim okul konserim vardı ve gerçekten çok can sıkıcı bir durum yaşadık. Evet, konserim tam da Kings maçının olduğu geceydi ve bu bir play-off maçıydı. Daha erken bir maç vardı ve babam her şeyi düşündü.



Maçı seyretmeyi planlıyordu, sonra arabayı hızlıca benim okuluma sürecek ve tam zamanında, ben sahneye çıkmadan hemen önce yetişecekti. Ancak, hokey maçları sık sık uzatmaya gider ve takımlardan biri skor yapana kadar maç devam eder. Evet, o maç da olması gerekenden uzun sürdü, babam izleyebildiği kadar izlemek için evde kaldı. Maçın biteceğini umut ediyordu… İşin özeti, konser alanına ben çoktan sahneden indikten sonra ve geç geldi.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Pages