Evlat Edinildiğimi Öğrendim Ve Bu Benim Kalbimi Kırdı - İzlesenebi video

Yeni Gelen

Home Top Ad

13 Mayıs 2019 Pazartesi

Evlat Edinildiğimi Öğrendim Ve Bu Benim Kalbimi Kırdı


Herkese merhaba, bu Andrew. Bazen, bir aile göründüğü gibi değildir. Hepimizin sırları vardır ve bunlar ortaya çıkarsa, hayatımız tamamen değişebilir. Ve bu değişim illa kötü yönde olmaz. Ancak, hikayeye en başından başlayalım:

Andrew’un hayatının özel bir yanı yoktu. Annesi ve babası düzenli işleri olan sıradan insanlardı. Aile içi büyük bir kavgaları olmamıştı, ama birbirlerine çok da yakın oldukları söylenemezdi. Okul, okuldaki notlar ve akşam yemekte ne var gibi olağan şeyler dışında fazla konuşmazlardı.

15. doğum günü geldiğinde, Andrew’un ailesi, tüm aile dostları ve çocuklarıyla bir parti yapmak istedi. Andrew buna sinirlenmişti, çünkü o bunun yerine arkadaşlarıyla vakit geçirip eğlenmek istiyordu. Ama ailesi ısrar etti, o da kabul etti. Doğum gününde anne babasının arkadaşı olan konuklardan biri ona şöyle bir şey dedi: “Durumuna rağmen anne babana bu kadar benzemen şaşırtıcı.” Andrew’un kafası karışmıştı ve hemen “Hangi durum?” diye sordu. ”Ah…” dedi adam...” demek bilmiyorsun…”

Partinin geri kalanı normal geçti ama, Andrew günlerdir adamın ne demek istediğini düşünüyordu. Aklına gelen şeylerden biri, belki de evlat edinilmiş olabileceğiydi. Doğru olabilirdi, çünkü ailesiyle arasında hep küçük farklılıklar olduğunu fark etmişti. Bu yüzden bir gün akşam yemeğinde Andrew onu evlat edinip edinmediklerini sordu. Anne babası bir süre ona yüzlerinde endişeli bir ifadeyle baktı, ama bir şey söylemediler. Ve Andrew o an haklı olduğumu anladı. Buna kızmıştı. Bunu o hariç herkes biliyordu. Ve bu onun içini çok acıttı. Andrew kendisine "Ben kimim? Şimdi ne yapacağım?" diye soruyordu. Kafası çok karıştırmıştı ve korkmuştu.

Neredeyse bir isyan başlatmıştı. Gece geç saatlere kadar dışarıda vakit geçiriyordu ve okulda notları düşmüştü.
Anlayamadığı şey, neden onunla bu konu hakkında konuşmuyorlardı? Neden her şey normalmiş gibi davranmaya çalışıyorlardı? Daha da kötüsü, o geç saatlere kadar dışarıda vakit geçirdiğinde ona kızmışlardı ve onu kontrol etmeye çalışmışlardı. Onlar onun gerçek anne babası bile değillerdi, bunu yapmaya ne hakları vardı?

Bir akşam eve geç döndüğünde, babası yaptıkları her şeye rağmen onun şımarık ve nankör olduğunu söyleyerek ona bağırmaya başladı. Andrew da arkasını dönüp evi terk etti.

Nereye gideceğini bilmiyordu, bu yüzden karanlık sokaklarda yürüdü. Etrafta ne kadar dolanıp durduğunu bilmiyordu ama ona saatler gibi gelmişti. Andrew kimsenin kendisini umursamadığını düşünmeye devam etti. Gerçek ailesi muhtemelen onu terk etmişti ve kendisini evlat edinenler için belki de baş belasından başka bir şey değildi.

Eve dönemedi, bu yüzden küçükken en sevdiği yere; ördeklere bakmayı çok sevdiği o gölete gitti.
Üşümüş ve üzgün halde orada oturdu ve ağladı. Kendisini tamamen kaybolmuş hissediyordu.

Aniden, anne babasının arabasını göletin yanında ilerlerken gördü. Annesi arabadan çıktı. Korkmuş ve endişeli görünüyordu. Ona gelip sarıldı.
“Çok endişelendik! Seni nasıl bulacağımızı bilmiyorduk, baban da seni gölette bulmaya çalışmamız gerektiğini söyledi” dedi.  Andrew annesine sorular sorarak ağlamaya devam etti. Ailesi onu neden terk etmişti? Neden ona hiç söylememişlerdi?

Annesi içini çekti ve sonunda sorularına cevap verdi: “Doğruyu söylemek gerekirse, hayatım, gerçek ailen seni istemiyordu. Ama biz seni istiyoruz. Ve seni çok seviyoruz. Hem ben hem de baban. Durumu sana söylememeye karar verdik, çünkü normal bir çocukluk geçirmeni istedik. Ama sanırım yanıldık. Çok üzgünüm. Sen başımıza gelen en iyi şeysin” dedi.

Andrew’un anlayamadığı tek şey, babasının neden hala arabada oturduğu ve yanına gelmediğiydi. Arabanın penceresine baktı ... ve onun da ağladığını gördü. Babasının ağladığını hiç görmemişti. Aslında onun nadiren duygularını belli ettiğini görmüştü. Ve gözyaşları ona söyleyebileceğinden daha fazlasını söylemişti. “Eve gidelim,” dedi annesi.

Ve öyle yaptılar. Ailesinin mükemmel insanlar olmadığını anlamıştı… Duygularını nasıl ifade edeceklerini ya da doğru olanı nasıl yapacaklarını her zaman bilmiyorlardı. Ama onu hep sevmişlerdi. Evlatlık alınmış olmasının önemi yoktu. Onlar hala onun ailesiydi ve Andrew onları bütün tuhaf hallerine rağmen seviyordu.

Sevilmek, dünyadaki en güzel duygulardan biri. Ve o seviliyordu. Bunu bilmek, tekrar mutlu olmak için ona yeterliydi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Pages